KUREYŞ SÛRESİ, Arapca yazılışı okunuşu,meali ve TABERÎ TEFSİRİ

 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla


لِا۪يلَافِ قُرَيْشٍۙ

Li-îlâfi kurayş(in)

Kureyşi, bir araya getirip anlaştırdığı için,


ا۪يلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَٓاءِ وَالصَّيْفِۚ

Îlâfihim rihlete-şşitâ-i ve-ssayf(i)
Onları ticâret yapmak üzere kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı, başkalarıyla ısındırıp yakınlaştırdığı için,


فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هٰذَا الْبَيْتِۙ
Felya’budû rabbe hâżâ-lbeyt(i)
Artık onlar da bu Beyt’in Rabbine kulluk etsinler!


اَلَّذ۪ٓي اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَاٰمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ
Elleżî et’amehum min cû’in ve âmenehum min ḣavf(in)
Öyle bir Rab ki, onları açlıktan kurtarıp doyurmuş ve korkudan emin kılmıştır.






KUREYŞ SÛRESİ 🌸 TABERÎ TEFSİRİ

Kureyş sûresi dört âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1-2-3 Âyet Kureyş, hiç olmazsa alışıldığı kış ve yaz yolculuğuna ısındırıldığı için bu Kabe'nin rabbine ibadet etsinler.

Surenin başında geçen "İylafihim" kelimesi üç şekilde okunmuştur. 
Taberi'nin de tercih ettiği birinci kıraat şekli, hemze ve ya harflerinin gösterilmesiyle şeklindedir. Diğer bir kıraat şekli, ya harfi bulunmaksızın "İlafıhim" şeklindedir.

Birinci âyetin başında bulunan "Lam" harf-i cerinin bağlı olduğu yer hakkında farklı görüşler ileri sürüldüğü için bu surenin âyetleri farklı şekillerde izah edilmiştir.

Bir kısım müfessirlere göre başındaki harf-i ceri, bu sureden önce geçen fil suresinin sonunda zikredilen "Ceale" yaptı fiiline bağlıdır. Buna göre âyetin izahı şöyledir:
 
"Biz, kış ve yaz yolculuğu yapma nimetimize ilaveten Kureyşlilere bir lütuftu bulunmak için fil ashabını böyle cezalandırdık. O lütfumuz da Kureyşlileri birbirlerine kaynaştırmak ve güven içinde ticaret yapmalarını sağlamaktır."

Diğer bir kısım müfessirlere göre ise deki harfi taccüp içindir. Buna göre âyetin manası şöyledir: 

"Ey Rasûlüm, sen, Allah'ın, Kureyşi, kış ve yaz ticaret yolculuğu yapmaya alıştırma ve ısındırma nimetlerine bakarak onların hallerine hayret et. Onlar kendilerini buna kaptırarak sana iman etmekten geri kalmasınlar. Bu Kabenin rabbine kulluk etsinler."

Diğer bir kısım müfessirlere göre ise başındaki harf-i ceri "İbadet etsinler" anlamında olup sonra gelen "Fel ya'budû" fiiline bağlıdır. Buna göre âyetin manası şöyledir; 

"Allah, Kureyşi birbirine ısındırdığı ve onları kış ve yaz ticaretine alıştırdığı için Kabe'nin rabbi olan Allah’a ibadet etsinler, nankörlük etmesiler."

Taberi buradaki "Lam" harfinin taaccüp manası ifade ettiğini söylemenin daha doğru olacağını, âyet-i kerime’nin manasının: 

"Kureyşin, kendilerini aç iken doyuran, korkuda iken emniyetli kılan ve Kabenin rabbi olan Allah’a ibadeti bırakıp kendilerini kış ve yaz ticaret yolculuklarına kaptırmalarına hayret edin, şaşın. Onlar bu hallerinden vazgeçip kendilerini aç iken doyuran ve korkudan kurtarıp emniyete kavuşturan ve Kabe'nin rabbi olan Allah’a kulluk etsinler." şeklinde olduğunu söylemiştir.

Taberi, başındaki harf-i cerin, bir önceki suredeki fiile bağlı olduğunu söylemenin doğru olmadığını zira müslümanların, bu surelerin birbirlerinden ayrı iki Sûre oldukları hususunda ittifak ettiklerini, "Lam" harfinin yukarıya bağlı olduğunu söylemenin ise iki sureyi bir Sûre sayma gerektirdiğini bu itibarla da doğru olamayacağını söylemiştir.

Nitekim Abdullah b. Abbas bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: 

"Allah. Kureyşlilere yolculuk yapmalarını yasakladı. Onlara, Kabenin rabbine ibadet etmelerini emretti ve onların yeyip içeceklerini de tekeffül etti. Kureyşliler yaz ve kış yolculuk yaparlardı ve kış ve yaz dinlenemezlerdi. Bundan sonra Allah onları aç iken doyurdu, korku içindeyken güvene kavuşturdu. Onlarda devamlı olarak yolculuk yapmayı bıraktılar. Dilerlerse yolculuk yapıyorlar dilemezlerse yapmıyorlardı. İşte bu. Allah'ın onlara verdiği nimetlerdendir."

İkrime demiştir ki: 
"Kureyşliler, Basra ve Yemen'e kış ve yaz yolculuk yapmaya alışmışlardı. Allah onlara: "Siz bu Beytin rabbine ibadet edin." diyerek onların Mekke'de kalmalarını emretti."

Âyet-i kerime’de Kureyşlilerin kış ve yaz yolculuğu yaptıkları zikredilmektedir. İbn-i Zeyd ve Kelbi bu iki yolculuktan maksadın yaz mevsiminde Şam'a kış mevsiminde de Yemen'e yaptıkları ticaret yolculuğu olduğunu söylemiştir. Abdullah b. Abbas da bu yolculuğun, Kureyşlilerin, kışın Taiften Mekke'ye yazın da Mekke'den Taife yaptıkları yolculuk olduğunu söylemiştir.

Âyet-i kerime’de "Bu Kabenin rabbine ibadet etsinler" buyurulmaktadr. 

Müfessirler bu âyeti: "Kureyşliler yolculuk etmeyi bırakıp vatanları Mekke'de ikamet etsinler ve Kabenin rabbine kulluk etsinler. O onların rızkını tekeffül etmiştir." şeklinde izah etmişler diğer bir kısım müfessirler ise: "Kureyşliler ticaretleri için kış ve yaz yolculuğuna alıştıktan gibi bu Kabenin rabbine kulluk etmeye de alışsınlar." şeklinde izah etmişlerdir.

4 Âyet "O, rab ki onları açlıktan kurtarıp doyurdu ve onları korkudan emin kıldı."

Allahü teâlânın, Kureyşi emin kıldığı bu korkunun hangi korku olduğu hususunda müfessirler iki görüş zikretmişlerdir:

Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre bu korkudan maksat, harem bölgesinde yaşayan insanların, dış düşmanların savaş ve saldırılarından korkmalarıdır.

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Allahü teâlâ Harem bölgesinde yaşayan insanları Hazret-i İbrahim'in şu duası ile korkudan emin kılmıştır.
"Bir zaman İbrahim şöyle dua etmişti: "Rabbim. bu beldeyi emin bir belde yap. Beni ve oğullarımı, putlara tapmaktan koru." İbrahim Sûresi, 14/35

Katade diyor ki: "Kureyşliler tüccardı. Araplar içerisinde kış ve yaz, ticaretlerini devam ettirirlerdi. Araplar birbirlerine karşı yağmaya girişirken Kureyşlilere bir şey yapamazlardı. Onlardan çekinirlerdi. Öyle ki Kureyşiilerden birine Arap kabilelerinin içinde bir şey yapıldığında 
"Bu harem bölgesi sakinlerindendir." denilice o bölgeye saygı göstermek için o adam ve malı serbest bıraktırdı.

İbn-i Zeyd diyor ki: "Araplar birbirlerine karşı yağmaya girişip birbirlerinden adam kaçırırlarken Kureyşliler, harem bölgesinin kutsallığından dolayı böyle bir hareket karşısında güven içindeydiler."

İbn-i Zeyd bunları söylemiş ve şu âyeti okumuştur: "İman etmeyenler "Eğer biz seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden yurdumuzdan oluruz." dediler. Biz onları nezdimizden bir rızık olarak herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bunu bilmezler." Kasas sûresi, 28/57

Dehhak, Süfyan es-Sevri, Veki" ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre âyette zikredilen korkudan maksat, cüzzam hastalığına yakalanma korkusudur. Allah, Kureyşlileri bu hastalığa yakalanma korkusundan emin kılmıştır.

Taberi âyet-i kerime’nin genel ifadesine bakarak Allah'ın, Kureyşilleri, kendilerini korkutacak şeylerden emin kıldığını söylemenin daha doğru olacağını, bu korkuyu belli bir korkuya tahsis etmeye dair Allah tarafından herhangi bir haber verilmediğini söylemiştir.

Kureyşliler, Mudaroğlu İlyas, İlyas oğlu Müdrike, Müdrike oğlu Huzey-me, Huzemye oğlu Kimine, Kinane oğlu Nadr soyundan gelen Nadr oğullarındandır. Kendilerine Kureyş adı verilmesinin sebebi hususunda şu görüşler zikredilmiştir. Kusay b. Kilab, Kureyşlileri harem bölgesinde bir araya getirdiği için onlara bu ad verilmiştir. Zira Kureyş kelimesiyle aynı kökten olan "Tekarruş" kelimesinin manası "Bir araya toplanmak ve konuşmak" demektir.

Diğer bir görüşe göre, Kureyşliler ticaret yaparak kendi kazançlarını yedikleri için onlara bu ad verilmiştir. Zira "Kars" kelimesinin manalarından biri de "Teftiş etmek ve araştırmak"tır.

Bir diğer görüşe göre Kureyşe bu ad, deniz hayvanlarından en güçlü bir hayvana benzetilerek verilmiştir. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bu görüşe göre bu hayvanların adına "Kirş" denmektedir. Bu hayvan diğer bütün hayvanları yer fakat onlar onu yiyemezler.
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder