20 Kasım 2021 Cumartesi

Terapi tadında tefsir Şems suresi tefsiri ve Tagabun suresi, Nisa suresi ayet tefsirleri

  


Allah insanı muhtaç olarak yarattı. Nisa Suresi 28.ayet-i kerime de Allah cc şöyle buyuruyor: 

 وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفًا  çünkü insan zayıf yaratılmıştır. Hayatta kalabilmemiz için sürekli beslenmemiz gerekiyor. İnsanoğlu duygularla yaratılmıştır. Belirli bir duyguda sabit kalamayız. Bir süre sonra oyun ya da başka bir aktivite ile ara vermek zorunda kalırız. Aynı şeyle sürekli meşgul olursak bir süre sonra bu bizde strese sebep olur. Yani bedenlerimizin bir molaya ihtiyacı oluyor bir ayeti kerimede Allah (cc) şöyle buyuruyor. Furkan suresi 47. ayeti kerimede.

وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا

Meâlen: "Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O'dur."

Beden dinleniyor daha doğrusu can veriyor. Sonra da tekrar yükleniyor. Değil mi?

Duygularda böyledir bazen bazı insanlar çok stresli oluyor, bunalıma girip olumsuz düşünceler içerisinde oluyor. Duyguları onları ele geçirince sakinleşmek adına aktiviteler yaparlar spor ya da hobilerle ilgilenmek gibi.. Bazıları da kendilerine zarar verecek şeyleri kullanırlar alkol uyuşturucu, keyif verici madde kullanmak gibi..

Bu davranışların temelinde bir nefes almaya kendimi yenilemeye ihtiyacım var. Düşüncesiyle yapar. 

Psikiyatra gitsen akıl sağlığınla ilgilenir, kişisel bakım üzerinde dururlar. İslâm'da da olan sağlıklı beslenmek zorundayız çünkü Beden bize Allah'ın bir emanetidir ve O'nun istediği şekilde bakmalıyız. Allah'ın cc bizi hesaba çekeceğini unutmamalıyız. Akıl sağlığı da önemlidir bize verilen diğer tüm emanetler gibi her birinin hakkını gözetmeli ve ömrümüzün sonuna kadar sürekli ilgilenmemiz gereken bir detaydır bu.. 

İnsan olmanın bir boyutu var ki, Allah'ın bize öğretip de tamamını kendi başımıza kavrayamayacağımız bir şey vardır. 

Allah (cc) her bir insanın bedenine nur verdi. "Ruh" verdi.

Ve bu ruh bizim Allah (cc) ile olan bağımızdır. Doğduğumuzdan beri o bizim Allah'a olan irtibatımızdır. Hepimizin çocukluğumuzdan beri sahip olduğu bir şey bu. Kalbimizin içinde bir yerde ve bizi direkt olarak Allah'a bağlıyor. 

Bugün öbür nur hakkında bilgisi olan insanlardan bahsedeceğim. Bir içimizde olan nur var. Birde Allah'ın kendi katından gönderdiği buna da Kur'an deniyor. Tegabün suresi 8.ayet-i kerime de 

فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ

 Meâlen "Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

Yani iki tane var biri içimizde olan diğeri de Allah'ın kelâmı.. Ve bu iki nur birbiriyle bağlantılı olmak zorundadır. Çünkü içimizde ki nur azalmaya, zayıflamaya başlıyor. Yenilenmesi tekrardan güçlenmesi gerekiyor tıpkı bedenimiz gibi.. Nasıl ki bedenimiz beslenmeye duygularımızın da bir nefese ihtiyacı varsa, içimizde ki nurunda beslenmeye ihtiyacı var. Gıdası Allah'ın kelamıdır. 

Allah bedenimizi nasıl topraktan yaratmış ise onun ihtiyaçları yeryüzünden karşılayabiliyoruz. 

Kalplerimiz insanlarla irtibat halindedir. O nedenle duygusal ihtiyaçlarımız da çoğu zaman insanlardan tarafından karşılarız. 

Çocukların anne şefkatine ihtiyaç duymaları gibi.. 

Bir eşin ilgiye, saygıya değer verilmeye ve korunmaya ihtiyaç duyar.

Bu gibi duygular bir ihtiyaçtır ve  insanlar tarafından karşılanır. 

Ruhumuzun da kendisine göre ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlar da ancak kendi kaynağı tarafından karşılanır. Bu da Allah'ın kelâmıdır. 

Bazen insanlar şöyle bir ruh haline bürünüyorlar. Uyuyamıyorum, bunalımdayım huzursuzum her şeyi denedim terapiyi bile ama içimde zerre miktarı huzur yok! İçimde beni huzursuz eden bir şeyler var. Belki de içimizde ki nura yanlış muamele ediyoruzdur. Onu rahatlatacak şey Allah'ın kitabıdır ve Allah'ın kitabı bizden belli bir yola girmemizi istiyordur. Biz o yola tabi olmak istemiyoruz. Bu nurun bizi çağırdığı yöne doğru gitmiyoruz.  

Neden bize Allah'ın vermiş olduğu bu nuru dinlemiyoruz da bir şekilde başka yöne doğru gidiyoruz? 

Allah bize; Şems Suresi'nde bu hakikati bizlere söylüyor. Kendimizi nasıl bir muhasebeye çekmemiz gerektiğini anlatıyor yüce kitabımız..

Diyor ki..  Güneşe yemin ederim ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَاۙۖ

Güneşi takip ettiğnde aya, (Yani ay güneşi takip ediyor ona tabi oluyor) وَالْقَمَرِ اِذَا تَلٰيهَاۙۖ

Onu (güneşin ışıltısını) açığa çıkartığında وَالنَّهَارِ اِذَا جَلّٰيهَاۙۖ

Güneşi parıldarken onu görünür kıldığında gündüze yemin ederim. 

Gece ve gündüzde herşey değişiyor tamamen değişiyor. Bir yere gece baktığınızda başka görürsünüz ya da zifiridir karanlık örter bir çok şeyi göremezsiniz. Gece çok korkutucu olan bir yer gündüz baktığınızda muhteşem bir manzaraya dönüşebiliyor. 

Hakikat gece ve gündüz arasında değişiklik gösterdi. Bu yüzden "Güneşin parıltısını örttüğünde geceye yemin ederim" diyor.  وَالَّيْلِ اِذَا يَغْشٰيهَاۙۖ

Göğe ve onu yapana yemin olsun, o ne muazzam ne değişmez bir yaratılıştır" وَالسَّمَٓاءِ وَمَا بَنٰيهَاۙۖ

"Yere ve onu yuvarlayıp döşeyene" nasılda muazzam bir şekilde döşenmiş!  وَالْاَرْضِ وَمَا طَحٰيهَاۙۖ

Allah-u Teâlâ'nın tarif ettiği bu manzaralar, güneşi sonra ayı, gündüzü sonra geceyi, göğü sonra yeri tarif ediyor değil mi? 

Başladığımız noktayı ne yapacağız? Kendi nefislerimizden bahsederek başlamıştık. 

"Nefse ve onu biçimlendirene"     وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ 


Bütün bunlar bir şeyi anlamamız için bizi şu sonuca ulaştırıyor:  

Hem dışımızda ki evren hem içimizde ki evren, nefse yemin olsun. Bizim şahsımıza yemin ediyor. Allah için yarattığı bu nefisler yani bizler favkalade mahluklarız.  Ve bu nefsi anlayabilmemiz için kendimizi tanıyabilmemiz için bir manzara gösteriyor. Eğer güneşi ve ayı, gündüzü ve geceyi göğü ve yeri anlamlandırabilirsen kendini de anlamlandırabilirsin. وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ diyor sonra..

"Onu düzgün bir şekilde düzenledi." İnsan muazzam bir denge kabiliyetine sahip yaratılıştan denge ve uyum üzere.. 

Şimdi burada yarattığı ilk şey:

Allah'ın güneşi ve ayı bir denge üzere yarattığıdır. İkisinin de belli bir yeri var ve orada gökyüzünde son derece dengedeler. En ufak bir kaymada tüm güneş sistemi alt üst olur. 

Gece ve gündüz. Kusursuz bir denge içinde dünyada her türlü kaos olabilir ama gece ve gündüz aynı istikamette devam ediyor. Bizler bekleriz ama onlar beklemiyor. Bizler zamanı geriye alsak ya da ileriye alsak gibi dileyebiliriz ama o bir saat gibi düzenli  sabit ve uyum içerisnde işliyor..

Allah (cc) bu şekilde bir dengenin içimizde de olduğunu söylüyor.  İçimizde bir denge var ama sıkıntı şurada biz baktığımızda sıkıntı kaos görüyoruz. Sinirliyim, üzüntülüyüm kinliyim gibi her şey gözüme batıyor.. Ve bu duygular onları yönetir hale geliyor. Kimilerinde gelecek kaygısı, içimizdeki başka bir türlü dengesizliği ortaya çıkarıyor. Kimi mesleğini önceliğine alıyor ve geri kalan her şeyi ihmal ediyor ve hayatındaki dengeyi bozuyor. Bazıları da dertlerimi düşünmek istemiyorum modunda ve kendilerini abur cubura vererek bedenlerine zihinlerine zarar verirler. Sonra hayatları raydan çıkar...

Ama Allah bizleri muazzam bir ahenk içerisinde yarattığını söyledi.. Sonra yarattığı bu varlığı tanımlıyor فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙۖ     

 Genel anlamda şu şekilde çevrilir. "Sonra da fücurunu (kötülüklerini) ve takvasını (küfür ve kötülükten sakınma çarelerini) ilham etti."

Günah işleme ve kötülükten sakınma çünkü فاجر (facir) Arapça da günahkar demektir. 

 Ama فُجُورَ kelimesi فجر'den gelir ve فجر (facer) asıl anlamı patlama demektir. 

Patlama. Taşların, parçalanıp da su fışkırması durumu.   فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ  Bakara suresi 60. ayet-i kerimede 

- Musa as asasını taşa vurunca "Ondan on iki pınar fışkırmıştı.  Burada فجار kullanılmış 

وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ  (Mürselat surei 9.ayeti) Kıyamet gününde gök yarıldığı zaman.. Aynı kelime kullanılıyor.  Yani فُجُورَ  patlamaktan fışkırmaktan geliyor. 

Bu arada başa dönecek olursak gündüz vakti güneşten kaynaklanan bir ışık patlaması oluyor. Güneş Allah'ın yarattığı muazzam bir varlıktır. Sürekli patlama halinde bilimsel olarak da güneşte sürekli patlamalar oluyor. Ortaya patlamalar ihtişamlı bir görüntü çıkıyor. 

Allah bizimde içimize patlamak isteyen dürtüler duygular koyduğunu söylüyor. Tıpkı hayvanlarda olduğu gibi.. Onlar tehlikede olduklarını hissettikleri an saldırırlar. 

İnsanlarında onlarla aynı yönleri var. Bizlerde hemen harekete geçmek isteriz. 

   كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَۙ  "Hayır, bilakis siz, çabuk geçeni seversiniz." Düşünmeden hareket ederiz. Bu yüzden Allah bizim içimize patlamaya hazır çok güçlü duygular, dürtüler koyduğunu söylüyor. Hemen yapmak istiyoruz. Hemen iyi hissetmek istiyoruz. Bu sadece bir duyguda olmuyor öfkeyi örnek verdiğimiz gibi diğer duygularda da şehvet, açgözlülük, korku.. gibi bu hislerin her hangi birinde olabilir onları kontrol altına alamayabiliriz.

Ve Allah  وَتَقْوٰيهَاۙۖ diyor. Hepimizde kendimizi dürtülerimizden koruyabilecek bir irade var. O bize her ikisini de verdi. Dürtü-irade yani gazı-freni Her ikisini de kullanmamız gerekiyor. Gaza basmazsan araba gitmez, fren olmayınca da duramayıp kaza falan geçiriverirsiniz.

Allah'ın burada bize söylediği şey, bütün hislerimiz, dürtülerimiz bize gereklidir. Ama kendimizi bunlardan korumayıp sizi ele geçirmelerine izin verirseniz bir gün patlayacaklar ve bu patlayıcı bir güç ve kontrol altına almamız gerekiyor. 

Bu yüzden Allah-u Teâlâ insanoğluna kendisini kontrol altına alıp yine kendinden koruma yetisini vermiştir. Ve bu duygulardan herhangi biri haddini aşınca sadece kendinizi ve sadece bu duygunuzu düşünür hale geliyorsunuz. Böyle bir durumda kendinizden bile korunamamış oluyorsunuz. 

Allah (cc) Kur'an'da وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ  Tegabun suresi 16. ayet-i kerimede buyuruyor:

"Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa işte onlar felah(kurtuluş) bulanlardır." 

Burada Allah'ın (cc) içimize koyduğu bazı duygulardan bahsetmek istedim. Bizler hayvanlardan farklı bir eşsiz bir varlığız elhamdulillâh! Bizlerin hayvanlardan farklı dürtülere sahibiz. Güvenli bir eve sahip olmak ve kendi alanını belirtme güdüsü gibi.. Bunlar diğer varlıklarda da var. Siz parmaklıklar koyarsınız, kuşlar çalı çırpı.. Bizim bir alarm sistemimiz var, kuşların cıvıltısı var.  Hayvanlarda insanlar gibi bir topluluktur ümmettirler diyor Kur'an.. 

En'âm Suresi 38.ayette





Meâlen: "Kanatlarıyla uçan kuşlar dahil yeryüzündeki tüm yaratıklar sizin gibi birer toplum. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar (tüm yaratıklar) Rab'lerinin huzuruna toplanacak."

Bazı ortak şeylerimiz var ama bazı dürtüler bize hastır. Biz duyulmak isteriz buna ihtiyaç duyarız. Bazen kendinizi birine ifade etmeye çalışıyorsunuz. Konuşuyorsunuz onlarda işittik gibi bir tavır takınıyorlar duyuyor görünseler de dinlemiyorlar. Dinlemiyor önemsenmiyoruz. İnsan olarak bizim önemsenmeye ihtiyacımız vardır bu insana mahsus bir ihtiyaçtır ve hayvanlar bunu dert edinmezler. Kabul görmeye yargılanmamaya kendimizi güvende hissetmeye ihtiyacımız var. Fiziki bir güvenliğin yanında duygusal bir güvenliğe de ihtiyacımız var.  Anne babanın yanındaki güven farklıdır. Eşinin yanında hissettiğin güven daha farklıdır. 

Bahsettiğimiz ihtiyaçlarımız, güvende olmak, bir yoldaş, konuşacak birini bulmak, dinlenmek, sevilmek, korunmak.. gibi. Sadece maddi değil manevi olarak da bu ihtiyaçlar karşılanmadığında tıpkı yemek yemediğinizde uyku uyumadığınızda bu ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerektiğini bilirsiniz. 

Bunları yapacağınız sırada Allah'ın nuru gelir. Çünkü Allah diyor ki bu nuru besleyebilirsiniz. Ve bu şekilde yapmalısınız. Yani Allah bize ihtiyaçlarımızı karşılamada bu şekilde yapmalısın, bu şekilde değil gibi yapmamız gerekene yönlendiriyor. 

Bu şekilde yapmaktan uzak durmalısın gibi.. İçimizdeki nur bizi yönlendirir. 

"Bu doğru yol değil!" der.

Biz eğer o nur olan sesi dinlemeyip "Benim seninle değil başka biriyle konuşmam gerekiyor. Bir kaçamağa ihtiyacım var." dersek. Yani duygularımızın patlamasına izin verirsek hatırlayalım Allah bu nuru içimize patlamalara karşı koyabilmemiz için koydu. İçimizde bu mücadeleyi yaşarken bizlerin bu nuru takip etmemiz gerekiyor. 

Karanlığı tasvir edelim hiç ışık olmasa da zayıfta olsa bir ay ışığı vardır. Hiç kimse Allah'ın nuruyla ne dediğiyle ilgilenmediği bir anda hiç ışık yoktur ortada ama içinizde bir yerlerde bir güneş parlıyor olacaktır. 

İçinde bir his "Bu karanlıktan tekrar aydınlığa gitmen o nuru bulman gerekiyor." diyecektir. Bu hepimizin iç dünyasında vermesi gereken bir mücadele, kişi cesur olup bu patlamak üzere olan duyguların üstesinden gelmeye karar verdiği zaman ki bu büyük bir mücadeledir.  Allah'ın verdiği o nura ulaşır. 

Ve şöyle der: "Eğer Allah'ın yolunu takip edersem, şu kişiyi kaybedebilirim, insanlar benimle mutlu olmayabilir. Allah'ın yolu da bana haz vermeyebilir ama dünyalık hazlar anlık ve ebedi değil. Şeytanın istediği bu anlık tüm boşlukları doldurayım sana hazlar vereyim."

Allah (cc) diyor ki "Benim yoluma tabi ol hemen hissetmeyebilirsin. Ama sana bunun daha hayırlı olduğunu söylüyorum ve sıkıntılarını gidereceğim. Ama bunları meşru olan helal yoldan almalısın gayrı meşru yollardan değil.." Geçici hazlar şimdilik iyi hissettirebilir ama hayatınızı mahvedecek. Bunu yapmayın. Bizi ferah ulaştıracak yolu bulup ona tabi olmamız gerekiyor. 

Her türlü spor ya da hobi ile meşgul olsa da insan yine de mutmain olmaz çünkü ruhları ağlar. 

"Ne yapıyorsun sen?"

Allah (cc) buyuruyor ki:Fecr Suresi 27-28 ayetlerde 

   يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۗ      “Ey huzur içinde olan nefis!” Sana söylüyorum.  اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”

Bu nura gel diyor. Bir insan nasıl huzur bulur Allah'a döndüğü zaman bu ayetin bizim için anlamı nedir?

Hepimizin farklı hayatları var. Leyl Suresi 4.ayet-i kerimede  اِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتّٰىۜ          

Meâlen: Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir.

Allah'a dönmek ve Razı olmak bizim için nedir?

"Sen O'ndan Razı O senden Razı" Fecr 28 reçete budur. 
اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ

Allah'a döndüğünüzü nasıl anlayacaksınız. 

1- Allah'ın her yaptığı şeyden memnun olursunuz. Bir şeyi kaybetmek içinizde bir boşluğa sebep olmaz. Endişe duymazsınız. Allah'ın sizi koruyacağına inancınız tamdır. O sizden razıdır sizde ondan diğer insanlar rahatsız olsalar bile attğınız adımlar Allah'ı razı etmek içindir bundan eminsinizdir. Dışarıda depremlerde olsa içinizdeki kaos bitmiştir huzur vardır. 

Fecr suresi 29. dikkate değer bir detay vardır. فَادْخُل۪ي ف۪ي عِبَاد۪يۙ “(İyi) kullarımın arasına gir.” Haydi cennetime iyi kullarımın arasına gir demedi. Zaten cennete girdiğin zaman iyi insanları da görürsün ama Allah bu ayette başka bir şey yaptı daha dikkat çekici bir şey.

"Senden kendini bana adamış olanların arasına katılmanı istiyorum. Bunu yaptığın zaman cennetin ne olduğunu göreceksin. Sadece ahirette değil dünyada da bir cennet var. Bu cennete ulaştığınızda huzur buluyorsunuz. Allah'a kul olduğunuzda hiç dert ve tasa kalmıyor. 

Sadakatimiz duygulara değil! Allah'a dır. İç dünyamızda bunu başarabilirsek bu şekilde hicret edebilirsek sonrasında fecr 30 وَادْخُل۪ي جَنَّت۪ي   “Cennetime gir.”

 Cennete gir demiyor. Benim cennetime gir! Allah'a dönen hak yolu vahiy yolunu takip edenler, bu yolda ilerleyenler için sizler için özel cennetim var diyor. Olmak istediğimiz insanlar bunlar. Bu mücadele orta yolu bulmaya çalışmak ve duam şudur ki. "Allah her birerlerimizin kalbine güvenme ve kendisini takip ettiğinizde sizi Allah'tan razı olmaya ve tabi.. O'nun da sizden razı olmasına götüreceğini bildiğiniz yola tabi olma gücü ve iradesi versin. Allah bizi bu razı olduğu  kullarının arasına alsın bizleri de kendisinden razı kılsın. İyi kullaının arasına cennetine katsın amin ...    


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Your Ad Spot

Sayfalar