5 Ocak 2022 Çarşamba

cevâsîsü'l-kulûbtur, kalplerin casuslarıdır insan-ı kâmiller, Mesneviden bakara suresi 67 ve 74 ayetlerin tefsiri

 

Sallu ala seyyidina Muhammed

Sallu ala tabibi kulubina Muhammed 

Salli ala şefiizunubina Muhammed 

Şefaat umarak sohbetimize başlıyoruz inşallah..

Mesnevi şeriften Ahmed Avni Konuk Şerhinden üçüncü cilt, sayfa 398 

Beyt:1415.beyitten başlayarak anlatmaya çalışalım Rabbim muvaffak eyleye.. 

Her zaman sinede bir nevi zahir olur. Gah şeytan ve gah melek ve gah tuzak ve canavar..

Her an kalpte türlü türlü havatır peyda olur. Bu havatır gah şeytani gah meleki ve gah nefsani olur. Nefsani olan havatır şeytanın tuzaklarıdır. Zira şeytan sıfatı nefsaniye hasabiyle insanı azdırır ve ondan bu sebeple hayvanlık ve canavarlık eseri zahir olur. 

Heran kalpte türlü türlü hatıralar olur. Bu hatıralar yani düşünceler gerek havatır gerekse hayalat olarak gelir. Havatır geçmişimize ait düşünceler hayaller ise daha yaşamadığımız zannımızda bulunan geleceğimize ait düşüncelerimizdir. 

Gönül ehlinde geçmiş ve gelecek diye bir kaygıları olmaz.

Bizi en çok zorlayan havatır ve hayalat yani geçmişteki yapılanları söz konusu etmek ve gelecek ile de hayali manada meşgul olmak bunları yaparken kaybettiğimiz bir şey var. ANI KAYBEDİYORUZ.

Geçmiş ve gelecek ile meşgul olurken anı kaçırmış oluyoruz. Geçmiş ile geri kalma, müstakbele hem dalma an ile dahi olma diyor. NİYÂZÎ-i MISRÎ (نيازئ مصري ö.1105/1694) 

Bu hatıralar gah nefsani gah meleki olur. Yani gah nefsani gah Rahmani olur. Ve nefsani olan hatıralar şetanın tuzaklarıdır. Yani dünyevi ve nefsi aklımıza gelen türlü düşünce maddi manada şeytanın verdiği iğvalardır. Aklımıza gönderdiği fiskeler de diyebiliriz. O düşünceyi uyandırır biz de düşünmeye başlar hatıralara dalarız. Şeytan insanı nefsani sıfatları yönünden azdırır. Bu sebeple ondan hayvanlık ve canavarlık eseri zahir olur. 

Beyt: O acaip ormandan ki her aslan agahtır sinelerin tuzağına, kadar gizli yol vardır. 

Ormandan murad vücudu insandır. (1405 nolu beyitte buyrulmuş idi.)

Arslandan murad insan-ı kamildir.

Sinelerin tuzağından murad kulub-u beşerdir.

Gizli yoldan murad tarik-i batındır.

Yani insanın vücudu acaib bir ormana benzer. Onda her cins hatıra ağaçları hayat bulur. Bu hatıralara her insan-ı kamil agah ve vakıftır. Zira onlar cevâsîsü'l-kulûbtur. 

Her bir esma-i ilahiye bir şecerdir yani ağaçtır. Varlığımızda bu esma-i şecerler olduğundan yani cennette bahsedilen şu ağaca yaklaşma (vela tekrabu şecere) dediği insanın içinde bir çok yasak edilmiş ağaçlar vardır. Yani nefsani haller vardır. Biz o ağaçların meyvelerini zakkumlarını farkında olmadan yemekteyiz. Nefsimiz şeytanın iğvasıyla bozgunculuk yaptığından böyle olur.

Arslan ise insan-ı kamili temsil eder. Her ormanın bir kralı vardır. Nefis ormanında ki hayvani sıfatları parçalar ve öldürür. Bir derviş ömür boyu bunu çalışsa kendisi öldüremez illa ki bir insan-ı kamile ihtiyacı vardır. 

Sinelerin tuzağından yani ademoğlunun tuzağı kalpleridir. Tüm bünyedeki tuzakların mahal yeri kalptir. Tuzakların hazırlandığı yerdir. Hatırlayalım; Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

عَنْ عَامِرٍ قَالَ: سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ: “…أَلاَ وَإِنَّ فِى الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، أَلاَ وَهِيَ الْقَلْبُ.”


“…Bilin ki! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilin ki! O, kalptir.”
[B52 Buhârî, Îmân, 39]

Gizli yoldan murad tarik-i batındır yani batini yoldur diğer bir deişle tevhid yoludur. 

İnsanın vücudu ormana benzer ve her türlü varlık bulunur. Bir yönden de tüm alemin aynıdır alemde ne varsa insanda da o vardır diye söylenmektedir. Orada her cins hatıra vardır. Geçmişi düşündüğümüz zaman daha evvelce yaşamış ve kurumuş olan o ağaçları düşünme suretiyle tekrar yeşertmekteyiz.Zehirli meyveleri varsa tekrar oluşturmaktayız. Bu da bizim aleyhimize olmaktadır. 

Bu hatıralara her insan-ı kâmil agâh ve vakıftır. Yani insan-ı kâmil daha önce o yollardan geçtiği için seyru suluk yaptığı için bilirler. İnsanı tanırlar tecrübeleri vardır. 

Onlar cevâsîsü'l-kulûbtur. Yani kalplerin casuslarıdır insan-ı kâmiller.

Sinelerin hatıralar tuzağı olan kalplere kadar gizli bir yol vardır. İnsan-ı kamiller o hatıraları bu yoldan müşahade ederler. 

1417. Derûundan can mercanını çal, Ey Ariflerin batınınından köpekten aşağı olan.

  Ey ariflerin derunundan batınından gaflette olan ashab-ı Kehf'in köpeğinden daha aşağı olan kimse,

Ashab-ı Kehfi'in köpeği köpek olmakla birlikte eshabın istikametini tuttuğundan ve onların hali ile hallendiğinden cennet ehl-i oldu.
İmam-ı Gazali’nin Mişkâtü’l-Envar’ında, cenette bedeni/vücudu ile girebilecek hay suretinde varlıkları şöyle sıralamıştır. 
1) İbrahim Aleyhisselâmın buzağısı. 
2) Hz. İsmail yerine kesilen koç 
3) Hz. Salih’in mucizesi olan deve 
4) Hz. Yunus’u yutan balık 
5) Hz.Musa’nın ineği 
6) Hz. Uzeyir’in merkebi 
7) Hz.Süleyman’ın karıncası 
8) Belkıs’ın hüdhüd kuşu 
9) Ashab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği 
10) Hz. Muhammed’in Kasva isimli devesi.
 
Çevresindeki insanların kendilerine verdiği şerefle şereflenerek cennete girmeyi hak kazanmışlardır. 
O ariflerin kalbinden can mercanını çal. Yani ariflerin nûr kalplerinden istifade hususunda bir köpekten daha aşağı olma. Ashab-ı kehf zamanının arifleri olduğunu düşünürsek köpeği de onlara hizmet ettiğinden onların gönlünü çalmış oldu. Yani oradaki ashab- kehf'in muhabbetini kazanmış oldu. Gönlünü çalmaktan murad onları memnun etti. 
İnsan suretinde yaratılmış olduğun halde o nimetin  kadrini bil ve hakkını ifa et. Burada hepimize bir ikaz var. 
Çaldığın vakit o latif inciye hamil olursun, hamil olduğun vakit şerifi yüklenirsin. Yani âriflerin gönlünü çaldığın zaman onlardan akacak muhabbet ile gönlün latif olan inciyi taşımış o cana hamil olur. Ömrü müddetinde şerefli olan bir yükü taşımış olursun. 
Burada bir mevzu anlatıyor mesnevi de Mevlana hzlri
Müridleri anlamalıdır ki Şeyh Zinnun  deli olmamıştır kasten yapmıştır. 

1419.Dostlar Zinnun'un kıssasında zindan tarafına gittiler ve orada bir rey buldular.
Zinnun-u Mısri hzlerinin müridleri onun cinnetini müzakere ederek, görmek üzere tımarhaneye gittiler. Ve orada o hazretin durumu hakkında bir rey ve karara vardılar. Dediler ki "Ancak kasten yapar yahut bir hikmet vardır. Zira o bu dinde bir kıble ve bir ayettir.   

Bir zamanlar Zinnun'u Mısrî kendisini deli gibi göstererk tımarhaneye koydurmuş. Ve dervişleri de onu ziyarete gitmişler.Deliliğin ona sefahat buyurucu olması onun derya gibi olan aklından pek uzaktır. Haşa lillah onun mertebesinin kemalinden ki onun ay'ını hastalık bulutu örtsün. 
Yani onun ay gibi cemalini hastalık bulutu örtemez. Haşa lillah tahaccup vaktinde söylenen bir sözdür. Yani Allah-u Teâla bundan münezzehtir ki mürşid-i kâmili deli yapsın. demek olur 
O avamın şerrinden ev içinde oldu. O akılların ağarından deli oldu. O avamın şerrinden dört duvarın içine çekildi. O kendi aklı maaşları ile iftihar edip gururu ilmi ve idrake düşen ehli gafletin aklını gördü. Onların arasında yaşamak ve gezmekten ise deli olup tımarhaneye kapanmaktan evladır dedi. Ve kasten kendisi de deli olmuş gösterdi. Şu beyit onu tasdik etmektedir. 
Yusuf as zindanı gibi "Sarayda yaşamaktansa zindanda yaşamak benim için daha hayırlıdır. O zindan ona eğitim yeri oldu. Ve orada gönül aleminde çok yollar aldı. 

Avamın Haktan sorması gerekirken hatıralardan hayallerden yani dünya kaygılarından sormalarından bizar olmuş. Hak ehline Haktan soracaksın yani Hakka nasıl gidilir seyru suluk nasıl yapılır gibi..


Akl-ı maaş ve akl-ı maad sözcükleri, aklın mahiyeti ile ilgili değil, nasıl kullanıldığını veya kullanıldığı alanı göstermeye yönelik kavramlardır. Maaş kelimesi, dünya hayatının maişetiyle ilgilidir. Maad kelimesi ise ahiret hayatını gösteren bir sözcüktür.

Buna göre, bütün maksadı dünya nimetlerinden faydalanmak, dünya lezzetlerini elde etmek, dünyada mal-mülk, makam-mevki, şöhret sahibi olmak için nefsi emmare ile yaşayan bir kimsenin bu aklına “akl-ı maaş” denilir. Buna mükabil, bütün maksadı ahiret mutluluğunu kazanmak için gayret sarfeden ve aklını bu yolda kullanan kimsenin aklına “akl-ı maad” denilir.

“Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür; ama âhiretten habersiz, gafildirler.” (Rum, 30/7),

“O halde bizi anmaktan, bu Yüce Kitabımızı dinlemekten uzak duran ve dünya zevkinden başka bir şey istemeyen kimseleri sen de bir tarafa bırak! Onların bilgi seviyesi ancak bu kadardır; bildikleri bilecekleri budur. Senin Rabbin, kimin Allah’ın yolundan saptığını, kimin doğru yolda yürüdüğünü pek iyi bilir.” (Necm, 53/29-30)

Ehli maaşları ile hareket edenlerin aklını gördü. İnsanların ayrıca maaşları ile iftihar etmeleri zahir alimlerin ilimleri ile iftihar eden gaflet ehlinin aklını gördü. Onların arasında yaşamaktansa deli olup tımarhaneye kapanmak daha evladır dedi ve kendisini kasten deli gösterdi yoksa onun hali  şu beyit onu doğrular tasdik eder.
Beyt: Derûnî âşinâ ol, taşradan bîgâne sansınlar Aceb zîbâ revişdir, âkil ol dîvâne sansınlar (İçeriden âşina ol, dışarıdan seni kayıtsız sansınlar. Bu öyle güzel bir yoldur ki sen akıllı ol, varsın seni deli sansınlar.)
1424.beyt O nakıs ve tenperest olan aklın ağarından kasten gitmiştir ve deli olmuştur. Çünkü velid aklı kısa olan kimseye derler.(farsçada)
Çünkü Zinnun aklı maaşın çok kısa bir teffekkür sahasını gördü ve bu sıfatta olan bir aklın idaresi altında kalmaktan ise deli olmak daha hayırlı diyerek kendisini kasten deliler zümresine ilhak etmiştir. 

Zinnun der ki: Bu vaazı zahirisi ile bbize der ki:
Yani zahiri sözleriyle bize der ki: Beni sıkı sıkı bağlayın ve öküzün kuyruğundan yapılmış olan kamçı ile başıma ve arkama vurun. Ve bunun sebebini de araştırmayın. Yani benim deliliğimi araştırmayın ceza verilecekse verin sırtıma arkama vurun ve bunu da araştırmayın. Ta ki ey sikat (dinin büyükleri olan ehli hakikat) o öküz kuyruğu parçasının darbı sebebiyle Musa as zamanında öldürülmüş olan bir kimseye öküzün parçasından vurup dirilmiş olduğu gibi bende manevi hayatı bulayım. 
Bu beyıtlerde Bakara suresi 67-74 ayetlere işaret vardır.    
Kısaca şöyle anlatalım :Yahudilerin arasında zengin bir ihtiyar var idi. amcalarının çocuklarından başkada varisleri yok idi. Bu ihtiyarı malına tamahen sahraya götürp öldürdüler. daha sonra iki köy arasına bırakıp bu köy halkından diyetini istediler. Köy halkı gelip Musa (as) şikayet ettiler. İki köyde birbirinin üzerine atar kabul etmezler ihtiafa düşerek Musa aleyhisselama danışırlar:
Musa (as) ahaliyi topaldı yemin teklif etti. Onlarda bu katilden haberdar olmadığına yemin ettiler. Cenab-ı Musa onlara maktulun diyetini vermekle hükmetti. Onlar da dediler ki :"Ya Nebiyallah! Biz diyeti verelim fakat sen de Haktan niyaz eyle ki bu maktulun katilini lütfen bize bildirsin. 
Cenabı Musa (as) vahyi ilahi üzerine bunlara buyurdu ki: Bir öküz kesin onun parçasıyla maktula vurun ki maktul dirilsin katilini haber versin.
(Bu kıssa sure-i bakarada 67-vardır tafsili tefsir kitaplarında ve yazımızın sonunda SAFVETÜ'T-TEFASİRden alıntılar yaptık bakabilirsiniz)
İnsanın kalbi ölmüş bir kimseye ve nefside öküze benzer. Kalbini diriltmek isteyen kimse mücahede kılıcıyla nefsinin öküzünü öldürsün. demek olur.
Ta ki öküzün parçasının darbından hoş olayım. Musa'nın öküzünün ölmüşü gibi mahbubu olayım. Yani öküz gibi olan nefsi öldüreyim ve onun parçaları olan sıfatlarını ölü mesabesinde olan kalbime vura vura dirilteyim. Ve Musa as ın kestirdiği öküzün parçalarının darbesinden dirilen maktul gibi dirilerek makbul ve mahbub olsun ve saire ilahiyeden haber ver. 
Öküz diri maktul ölü iki varlık var biri ölü biri diri..
Ölünün dirilmesi için birinin ölmesi gerekiyor ve ölünün uzvuyla ölüye vurduğun zaman ölü diriliyor. (Kuyruğu ya da dili deniyor)

Öküzün kuyruğunun darbesinden ölmüş diri oldu. Bakır gibi kimyadan halis altın parçaları oldu. Ölmüş sıçradı ve esrarı söyledi. O hunhar zümreyi açıkça gösterdi.(ölü dirildi kendisini öldürenleri gösterdi) Açık olarak dedi ki dirilen ihtiyar : Beni öldürenler bunlardır ki şimdi benim katlimden dolayı köy halkına iftira atıyorlar."

Nefsin sıfatları iptal olduğu zaman Allah'ın sırlarına vakıf olan ruh dirilir ve kuvvet bulur. Ruhun dirilip kuvvet bulur. Ve bu cisimden artık ruhun ahkam ve asarı zahir olmaya başlar. Yani ruhun dirilip kuvvet bulduğu cisimden ruhun ahkamı hükümleri ve eserleri meydana çıkmaya başlar. Nefis öküzünün parçalarının darbesinden dirilen ruh, yani nefis ölecek ki ruh dirilsin. Artık alem-i gaybı müşahedeye başlar. Ve suret perdelerinin altında gizli olan cennet ve cehennemi onların ehlini aşikar olarak görür. 

Bugünkü cennet‐i irfâna dâhil olsalar uşşâk,
Yarınki va’d olan hûri veya gılmanı neylerler.
Niyâzî Mısrî
Bize lazım olan bugünkü irfan cennetini müşahede etmek girebilmek. Orası da gönül hali olduğundan gönle girebilmek sistemini de şöyle tarif etmişler. 
Ya bir gönül ol. 
Ya bir gönle gir.
Yani bunun dışında kalma. 
Ve onun nazarında cennet mekruh şeylerle ve cehennem nefsin arzu ettiği şeylerle örtülmüştür. Hadisi şerifin sırrı zahir olur. Ve insanı helaka götüren şeytanları ve onların bu alemi suretteki hilelerini mekirlerini görür bunları açıkça beyan eder. 

Öküzü öldürmek tarikin şartındandır. Ta ki onun kuyruğunun darbesinden can hastalıklarından kurtulmak için o nefis öküzünü öldürmek hak yolunun şartlarındandır. Nefsin öküzünü pek çabuk öldür ki ömür çok kısadır.  

Kur'an ve Tasavvuf Sohbetleri

05.01.2022 
21:44







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Your Ad Spot

Sayfalar