Sallu ala seyyidina Muhammed
Sallu ala tabibi kulubina Muhammed
Salli ala şefiizunubina Muhammed
Şefaat umarak sohbetimize başlıyoruz inşallah..
Mesnevi şeriften Ahmed Avni Konuk Şerhinden üçüncü cilt, sayfa 398
Beyt:1415.beyitten başlayarak anlatmaya çalışalım Rabbim muvaffak eyleye..
Her zaman sinede bir nevi zahir olur. Gah şeytan ve gah melek ve gah tuzak ve canavar..
Her an kalpte türlü türlü havatır peyda olur. Bu havatır gah şeytani gah meleki ve gah nefsani olur. Nefsani olan havatır şeytanın tuzaklarıdır. Zira şeytan sıfatı nefsaniye hasabiyle insanı azdırır ve ondan bu sebeple hayvanlık ve canavarlık eseri zahir olur.
Heran kalpte türlü türlü hatıralar olur. Bu hatıralar yani düşünceler gerek havatır gerekse hayalat olarak gelir. Havatır geçmişimize ait düşünceler hayaller ise daha yaşamadığımız zannımızda bulunan geleceğimize ait düşüncelerimizdir.
Gönül ehlinde geçmiş ve gelecek diye bir kaygıları olmaz.
Bizi en çok zorlayan havatır ve hayalat yani geçmişteki yapılanları söz konusu etmek ve gelecek ile de hayali manada meşgul olmak bunları yaparken kaybettiğimiz bir şey var. ANI KAYBEDİYORUZ.
Geçmiş ve gelecek ile meşgul olurken anı kaçırmış oluyoruz. Geçmiş ile geri kalma, müstakbele hem dalma an ile dahi olma diyor. NİYÂZÎ-i MISRÎ (نيازئ مصري ö.1105/1694)
Bu hatıralar gah nefsani gah meleki olur. Yani gah nefsani gah Rahmani olur. Ve nefsani olan hatıralar şetanın tuzaklarıdır. Yani dünyevi ve nefsi aklımıza gelen türlü düşünce maddi manada şeytanın verdiği iğvalardır. Aklımıza gönderdiği fiskeler de diyebiliriz. O düşünceyi uyandırır biz de düşünmeye başlar hatıralara dalarız. Şeytan insanı nefsani sıfatları yönünden azdırır. Bu sebeple ondan hayvanlık ve canavarlık eseri zahir olur.
Beyt: O acaip ormandan ki her aslan agahtır sinelerin tuzağına, kadar gizli yol vardır.
Ormandan murad vücudu insandır. (1405 nolu beyitte buyrulmuş idi.)
Arslandan murad insan-ı kamildir.
Sinelerin tuzağından murad kulub-u beşerdir.
Gizli yoldan murad tarik-i batındır.
Yani insanın vücudu acaib bir ormana benzer. Onda her cins hatıra ağaçları hayat bulur. Bu hatıralara her insan-ı kamil agah ve vakıftır. Zira onlar cevâsîsü'l-kulûbtur.
Her bir esma-i ilahiye bir şecerdir yani ağaçtır. Varlığımızda bu esma-i şecerler olduğundan yani cennette bahsedilen şu ağaca yaklaşma (vela tekrabu şecere) dediği insanın içinde bir çok yasak edilmiş ağaçlar vardır. Yani nefsani haller vardır. Biz o ağaçların meyvelerini zakkumlarını farkında olmadan yemekteyiz. Nefsimiz şeytanın iğvasıyla bozgunculuk yaptığından böyle olur.
Arslan ise insan-ı kamili temsil eder. Her ormanın bir kralı vardır. Nefis ormanında ki hayvani sıfatları parçalar ve öldürür. Bir derviş ömür boyu bunu çalışsa kendisi öldüremez illa ki bir insan-ı kamile ihtiyacı vardır.
Sinelerin tuzağından yani ademoğlunun tuzağı kalpleridir. Tüm bünyedeki tuzakların mahal yeri kalptir. Tuzakların hazırlandığı yerdir. Hatırlayalım; Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:
[B52 Buhârî, Îmân, 39]
Gizli yoldan murad tarik-i batındır yani batini yoldur diğer bir deişle tevhid yoludur.
İnsanın vücudu ormana benzer ve her türlü varlık bulunur. Bir yönden de tüm alemin aynıdır alemde ne varsa insanda da o vardır diye söylenmektedir. Orada her cins hatıra vardır. Geçmişi düşündüğümüz zaman daha evvelce yaşamış ve kurumuş olan o ağaçları düşünme suretiyle tekrar yeşertmekteyiz.Zehirli meyveleri varsa tekrar oluşturmaktayız. Bu da bizim aleyhimize olmaktadır.
Bu hatıralara her insan-ı kâmil agâh ve vakıftır. Yani insan-ı kâmil daha önce o yollardan geçtiği için seyru suluk yaptığı için bilirler. İnsanı tanırlar tecrübeleri vardır.
Onlar cevâsîsü'l-kulûbtur. Yani kalplerin casuslarıdır insan-ı kâmiller.
Sinelerin hatıralar tuzağı olan kalplere kadar gizli bir yol vardır. İnsan-ı kamiller o hatıraları bu yoldan müşahade ederler.
1417. Derûundan can mercanını çal, Ey Ariflerin batınınından köpekten aşağı olan.
Ey ariflerin derunundan batınından gaflette olan ashab-ı Kehf'in köpeğinden daha aşağı olan kimse,
Ashab-ı Kehfi'in köpeği köpek olmakla birlikte eshabın istikametini tuttuğundan ve onların hali ile hallendiğinden cennet ehl-i oldu.İmam-ı Gazali’nin Mişkâtü’l-Envar’ında, cenette bedeni/vücudu ile girebilecek hay suretinde varlıkları şöyle sıralamıştır.
Bir zamanlar Zinnun'u Mısrî kendisini deli gibi göstererk tımarhaneye koydurmuş. Ve dervişleri de onu ziyarete gitmişler.Deliliğin ona sefahat buyurucu olması onun derya gibi olan aklından pek uzaktır. Haşa lillah onun mertebesinin kemalinden ki onun ay'ını hastalık bulutu örtsün.
Akl-ı maaş ve akl-ı maad sözcükleri, aklın mahiyeti ile ilgili değil, nasıl kullanıldığını veya kullanıldığı alanı göstermeye yönelik kavramlardır. Maaş kelimesi, dünya hayatının maişetiyle ilgilidir. Maad kelimesi ise ahiret hayatını gösteren bir sözcüktür.
Buna göre, bütün maksadı dünya nimetlerinden faydalanmak, dünya lezzetlerini elde etmek, dünyada mal-mülk, makam-mevki, şöhret sahibi olmak için nefsi emmare ile yaşayan bir kimsenin bu aklına “akl-ı maaş” denilir. Buna mükabil, bütün maksadı ahiret mutluluğunu kazanmak için gayret sarfeden ve aklını bu yolda kullanan kimsenin aklına “akl-ı maad” denilir.
“Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür; ama âhiretten habersiz, gafildirler.” (Rum, 30/7),
“O halde bizi anmaktan, bu Yüce Kitabımızı dinlemekten uzak duran ve dünya zevkinden başka bir şey istemeyen kimseleri sen de bir tarafa bırak! Onların bilgi seviyesi ancak bu kadardır; bildikleri bilecekleri budur. Senin Rabbin, kimin Allah’ın yolundan saptığını, kimin doğru yolda yürüdüğünü pek iyi bilir.” (Necm, 53/29-30)
Ehli maaşları ile hareket edenlerin aklını gördü. İnsanların ayrıca maaşları ile iftihar etmeleri zahir alimlerin ilimleri ile iftihar eden gaflet ehlinin aklını gördü. Onların arasında yaşamaktansa deli olup tımarhaneye kapanmak daha evladır dedi ve kendisini kasten deli gösterdi yoksa onun hali şu beyit onu doğrular tasdik eder.
Ta ki öküzün parçasının darbından hoş olayım. Musa'nın öküzünün ölmüşü gibi mahbubu olayım. Yani öküz gibi olan nefsi öldüreyim ve onun parçaları olan sıfatlarını ölü mesabesinde olan kalbime vura vura dirilteyim. Ve Musa as ın kestirdiği öküzün parçalarının darbesinden dirilen maktul gibi dirilerek makbul ve mahbub olsun ve saire ilahiyeden haber ver.
Öküzün kuyruğunun darbesinden ölmüş diri oldu. Bakır gibi kimyadan halis altın parçaları oldu. Ölmüş sıçradı ve esrarı söyledi. O hunhar zümreyi açıkça gösterdi.(ölü dirildi kendisini öldürenleri gösterdi) Açık olarak dedi ki dirilen ihtiyar : Beni öldürenler bunlardır ki şimdi benim katlimden dolayı köy halkına iftira atıyorlar."
Yarınki va’d olan hûri veya gılmanı neylerler.
Niyâzî Mısrî
05.01.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder