15 Aralık 2021 Çarşamba

Tefsir Dersi 2 Şanlıurfa Kâdiri Asitanesi Kur'an'da ve Sünnette Takva Nedir?


Allâh-u Teâlâ Kur'an'ı kerimde takva ehli için Bakara suresi 1-2 ayeti kerimelerinde şöyle buyuruyor:

Elif Lâm Mîmالٓمٓۚ

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ
Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)

Meali şerif: O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur.
O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
 Elif Lâm Mîmالٓمٓۚ
   (yol göstericidir) هُدًى(kendisinde)ف۪يهِۚۛ(Hiç şüphe)رَيْبَۚۛ(yoktur)لَا(kitap)الْكِتَابُ(işte o)ذٰلِكَ
(müttakiler için).لِلْمُتَّق۪ينَۙ


AYETLERİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

1.الٓمٓۚBu mübarek sûre, müttekilerin vasıflarını anlatarak başlar. Sürenin, huruf-i mukatta'adan olan الٓمٓۚşeklindeki heca harfleriyle başlaması, Kur'an'dan yüz çevirenlerin dikkatlerini çeker. Zira ilk anda, kendi aralarındaki konuşmalarında alışık olmadıkları lafızlar, bir tokmak gibi kulaklarına vurmakta ve kendilerine söylenecek olan ayetlere karşı dikkatleri çekilmektedir. 
Bu harfler ve benzerlerinde Kur'an'ın icazını (az sözle çok şey anlatma) gösteren işaretler vardır. Çünkü bu kitap, onların kendi aralarında konuştukları harf ve kelimelerden meydana gelmiştir. Buna rağmen Kur'an'ın bir benzerini getirememeleri O'nun icazına büyük bir delildir. 
Büyük alim İbn Kesir şöyle der: "Sûre başlarında bu harflerin zikredilmesi, Kur'an'ın icazını açıklamak ve insanların kendi konuşmalarında kullandıkları harf ve kelimelerden meydana geldiği halde Onun bir benzerini getirmekten aciz olduklarını göstermek içindir." 
Araştırmacıların çoğunun görüşü böyledir. Zemahşeri bu görüşü Keşşaf adlı tefsirinde şiddetle savunmuş, İbni Teymiyye de bunu kabul etmiştir. İbn Kesir, şöyle devam eder: Bundan dolayı, bu harflerle başlayan her surede mutlaka Kur'an'ın zaferi, icazı ve azameti zikredilir. 
Mesela: الم ذٰلِكَ الْكِتَابُ[Bakara suresi 1-2]
المص كِتَابٌ اُنْزِلَ اِلَيْكَ[A'râf Suresi 1-2]
الم تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ[Lokman Suresi1-2]
حٰمٓۜ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ [Duhân Suresi 1-3] ve benzeri ayet-i kerimeler Kur'an ın icazını gösteren ayetlerdir." [Muhtasaru İbn Kesir 1/ 27]

2.ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ Ey Muhammed! Sana indirilen bu Kur'an öyle bir kitaptır ki, hiçbir kitap ona denk gelemez.لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ Düşünüp tefekkür eden veya hazır bulunup da onu dinleyen kimse, onun Allah katından geldiğinden şüphe etmez.هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙAllah'ın emirlerine sarılmak, nehiylerinden sakınmak sûretiyle O'nun gazabından korunan ve itaat etmek suretiyle de O'nun azabından kurtulan müttaki mü'minleri için bir yol göstericidir. 
İbn Abbas, müttekileri: "Şirkten sakınan ve Allah'a itaat eden kimselerdir." diye tarif eder. 
Hasan el-Basri, bu müttekileri açıklarken "onlar, kendilerine haram kılınandan sakındılar ve kendilerine farz kılmanı yerine getirdiler" demiştir.

İsrâ Suresi 9. ayet-ikerimede Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor.

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَب۪يرًاۙ

İnne hâżâ-lkur-âne yehdî lilletî hiye akvemu veyubeşşiru-lmu/minîne-lleżîne ya’melûne-ssâlihâti enne lehum ecran kebîrâ(n)

Meâli şerifi:Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.


(o)هِيَ(ki) لِلَّت۪ي(yola iletir) يَهْد۪ي (bu Kur'an) هٰذَا الْقُرْاٰنَ(gerçekten)اِنَّ
     (müminlere) الْمُؤْمِن۪ينَ(ve müjdele)وَيُبَشِّرُ (en doğru olana)اَقْوَمُ
(şüphesiz) اَنَّ(iyi işler) الصَّالِحَاتِ(yapan)الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ
(büyük)كَب۪يرًاۙ(bir ecir)اَجْرًا(kendileri için vardır)لَهُمْ 

*


Annemiz Âişe'ye sordular.

"Resûlullah'ın ahlakından bize bahseder misin?"

De di ki : "Siz Kur'an okumaz mısınız? Peygamberin ahlakı Kur'an ahlakıydı."

*

Bundan çıkarılacak ders şudur: Biz eğer Kur'an'ı anlarsak bize verdiği mesajı kavrayabilirsek peygamber aleyhisselatu vesselamı hakkıyla tanımış ve Rabbimizin emirlerini de güzelce yerine getirmiş oluruz.
Biz tarikat ehliyiz, tarikat şeriattan başka bir şey değildir. O yüzden ehli-tarik olan bir kişi Kur'an ve Sünneti bilmezse sofi olamaz.

Pirimiz Abdulkadir Geylani (ks) hazretleri,

"Tarikatımız Kur'an ve sünnet üzere kuruludur. Kim bunlara muhalefet ederse bizden değildir." buyuruyor.

Demek ki bir derviş kur'an'ı ve sünneti bilecek ki hakkıyla derviş olabilsin.


Takva nedir? 
:Takva, sakınmak anlamındadır. Insanı yanlış işlere yönelmekten, koruyan kalkanlı bir güçtür. Tam bir takva, Allah'a asi gelmekten, insanı günahlara ve haramlara düşmekten korumanın yanı sıra, şüpheli şeylerden de uzaklaştırır. Takva insanın Allâh-u Teâlâ'nın emir ve yasaklarına uyması O'na olan saygısını da gösterir.


Allâh-u Teâlâ takvalı kişiyi Hucurât suresi 13. ayeti kerimede şöyle vasfediyor.



يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ

Yâ eyyuhâ-nnâsu innâ ḣalaknâkum min żekerin ve unśâ ve ce’alnâkum şu’ûben ve kabâ-ile lite’ârafû(c) inne ekramekum ‘inda(A)llâhi etkâkum(c) inna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîr(un)



(sizi yarattık)خَلَقْنَاكُمْ (elbette biz)اِنَّا(Ey insanlar)يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ 
  (milletlere)شُعُوبًا (ve ayırdık sizi) وَجَعَلْنَاكُمْ (ve bir kadından)وَاُنْثٰى(bir erkekten)مِنْ ذَكَرٍ
(şüphesiz)اِنَّ(birbirinizi tanımanız için)   لِتَعَارَفُواۜ(ve kabilelere) وَقَبَٓائِلَ
(şüphesiz Allah)اِنَّ اللّٰهَ(Allah katında)عِنْدَ اللّٰهِ(en üstün olanınız)اَكْرَمَكُمْ
(haberdardır)خَب۪يرٌ(bilendir)عَل۪يمٌ
Yâ eyyuhâ-nnâsu innâ ḣalaknâkum min żekerin ve unśâ ve ce’alnâkum şu’ûben ve kabâ-ile lite’ârafû(c) inne ekramekum ‘inda(A)llâhi etkâkum(c) inna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîr(un)

Meâli: Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى:Ey insanlar sizleri bir erkek ve bir kadından yarattık.
وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ: 
Ve sizleri kabilelere boylara ayırdık.
لِتَعَارَفُواۜ (niçin?) Birbirinizi tanımanız için. (Sevesiniz diye)

KELİMELERİN İZAHI
1.قَبَٓائِلَ Kabail قبيلة kelimesinin çoğuludur. Kabile, soy ve sopun birbirine bağladığı cemaattır. Kabile'nin شعب tan daha özel bir manası vardır. Çünkü "Şa'b", bir asla mensup büyük bir topluluk demektir. Şa'b, kabilelerden, kabile iseبطن(oba)lar veفخذ (yakın akrabalar)dan oluşur.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

13.يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى:Bu hitap bütün insanlaradır. Yani, ey insanlar! Biz sizi kudretimizle bir tek asıldan yarattık ve bir anne ve babadan meydana getirdik. Bu sebeple, ne baba ve atalarla övünmek ne de soy sop saymak yoktur. Hepiniz Adem'densiniz. Adem ise topraktandır.
وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ:Sizi milletlere ve çeşitli kabilelere ayırdık ki, aranızda tanışma ve kaynaşma meydana gelsin, düşmanlık ve ayrılık olmasın. Mücahid der ki: İnsan, nesebini tanısın da, "falan kabileden falan oğlu falan" denilsin diye böyle yaptık.[Muhtasaru İbn Kesir, 3/367] Buradaki تعارفوا şeklinde idi. Hafiflik sağlamak için .:J !erin biri hazfedildi. Şeyhzade şöyle der: Yani, sizi millet ve kabilelere ayırmasındaki hikmet, babalar ve atalarla övünmeniz değil, birbirinizin nesebini tanımanız ve onu babasından başkasına nisbet etmemenizdir. Neseb, soylu bir kadının halktan birisiyle evlendirilmeyecek derecede, her ne kadar örf ve şeriat bakımından muteber ise de, ondan daha büyük ve şerefli olan iman ve takva ortaya çıktığında nesebe itibar edilmez. Nitekim, güneş [Beyzavi Haşiyesi, 3/375]
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ İnsanlar soy ve sopla değil, ancak takva ile birbirlerinden üstün olur. Kim, dünyada şeref, ahirette makam isterse, Allah' tan korksun. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kimi, insanların en değerlisi olma vasfı sevindiriyorsa, Allah' tan korksun" [Beyzavi Haşiyesi 3/375] Bir başka hadiste de şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ikidir. Biri, iyi ve takva sahibi, Allah katında da değerli bir adam. Diğeri ise kötü, bedbaht ve Allah katında değersiz bir adamdır." [Hz. Peygamber (a.s.)'in Mekke Fethi'nde insanlara yaptığı konuşmanın bir parçasıdır. Bkz. Tirmizi, Tefsiru sure 49/5]
اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌKuşkusuz Allah, kullarını bilen ve onların gizli ve aşikar işlerini görendir. O, takva sahibi ve günahkarı, iyiyi ve kötüyü bilir: "Kendinizi temize çıkarmayın. Allah, kötülükten sakınanı daha iyi bilir"
[Necm sılresi, 53/32]
Bir hadisi şerifte: Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, 
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :
“لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا، وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا، أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ؟ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ.”

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” [M194 Müslim, Îmân, 93]


Diğer bir hadisi şerifte

Ebû Nadre"den nakledildiğine göre, Resûlullah"ın (sav) teşrîk günlerinin ortasında verdiği Veda Hutbesi"ni dinleyen bir sahâbî şöyle anlatmaktadır: “Resûlullah (sav) buyurdu ki, “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap"ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap"a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...”
[HM23885 İbn Hanbel V, 411]

Arabı, Türk'ü, Kürt'ü Çerkesi, siyahı beyazı sarısı en şereflisi kimdir? Mutlak birisi değerli olacaksa en şereflisi kimdir? 
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ 
Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanız yani takvalı olanınızdır diyerek bu soruyu Hucurât suresi 13.ayeti ile cevaplandırmış oluruz.


Takvanın Kur’an-ı Kerim’de zikredilen 15 fazileti vardır.
Takvanın Kur’an-ı Kerim’de zikredilen on beş fazileti vardır ki kim takvayı ele geçirirse, bu faziletleri de ele geçirir.

Bu faziletlere işaret eden ayetler şunlardır:

1. Takva, kişiyi hidayete kavuşturur. Kur’an, muttakiler için bir hidayettir.
Bakara Suresi, 2/2.ayeti, bu fazilete işaret eder.
 هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ 
huden lilmuttekîn(e)
Meâli: Kur’an, muttakiler için bir hidayettir.
(müttakiler için)لِلْمُتَّق۪ينَۙ(yol göstericidir, hidayettir)هُدًى
(Bu ayetin tefsiri yapıldı yukarıya bakabilrisiniz)

2. Takva, kişiyi Allah’ın yardımına mazhar eder. Şüphesiz ki Allah, takva sahibi kullarıyla beraberdir..
Nahl Suresi, 16/128.ayeti, bu fazilete işaret eder


اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
İnna(A)llâhe me’a-lleżîne-ttekav velleżîne hum muhsinûn(e)
Meâli:Şüphesiz ki Allah, takva sahibi kullarıyla beraberdir


 (korunanlarla)اتَّقَوْا(kimselerle)الَّذ۪ينَ (beraberdir)مَعَ(çünkü Allah)اِنَّ اللّٰهَ 
  (iyilik edenlerle)مُحْسِنُونَ(onlar)هُمْ(ve kimselerle)وَالَّذ۪ينَ 


Taberi Tefsirinde diyor ki:
Ey Peygamber, sabret. Sabretmen ancak Allah'ın lütfuyladir. Onlara karşı üzülme. Kurdukları tuzaklardan sıkıntıya düşme. Şüphesiz ki Allah, kendisinden korkanlarla ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.

Ey Rasûlüm, Allah yolunda sana yapılan eziyetlere karşı sabret. Senin sabretmen, ancak Allah'ın yardımıyîadir. Seni yalanlayan ve sana gelenleri inkâr eden şu müşrikler için üzülme. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoymak için başvurdukları çeşitli hile ve desiselerden dolayı sıkıntıya düşme. Zira Allah, kendisinden korkan ve iyilikte bulunan siz mü’minlerle beraberdir. Onun yardımı ve desteği sizin yanınızdadır.

3. Takva, kişiyi Allah’ın dostluğuna mazhar eder. Allah ise muttakilerin dostudur. 
CâsiyeSuresi 45/19.ayeti, bu fazilete işaret eder.

وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ
va(A)llâhu veliyyu-lmuttekîn(e)
Meâli: Allah ise muttakilerin(takvalı kişilerin) dostudur.

(muttakilerin)الْمُتَّق۪ينَ (dostudur velisidir)وَلِيُّ(Allah ise)وَاللّٰهُ

وَلِيُّ Dostudur yani onu koruyan gözeten ve işlerini üzerine alandır. Takvalı kişilerinde velisi Allâh-u Teâlâdır.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

"وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ..." Yüce Allah, dünyada da, ahirette de takva sahibi mü'minlerin yardımcısı ve destekçisidir.


4. Takva, kişiyi Allah’ın sevgisine mazhar eder. Şüphesiz Allah muttakileri (takva sahiplerini) sever. 
Tevbe Suresi, 9/7.ayeti, bu fazilete işaret eder.
Takva emirleri yerine getirip haramlardan sakınan demektir.
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
inna(A)llâhe yuhibbu-lmuttekîn(e)
Meâli: Şüphesiz Allah muttakileri sever.

(Muttakileri korunanları)الْمُتَّق۪ينَ (sever) يُحِبُّ (Şüphesiz Allah)اِنَّ اللّٰهَ 

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ...":Şüphesiz Allah, Rabbinin azabından sakınan, sözünde duran, zulüm ve hıyaneti terkedenleri sever.

5. Takva, kişiyi furkan sahibi yapar ve Allah’ın affına mazhar eder. Furkan, hakla batılı birbirinden ayırma kabiliyetidir. 
Enfal Suresi, 8/29.ayeti, bu faziletlere işaret eder.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ


Meâli: Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû in tettekû(A)llâhe yec’al lekum furkânen veyukeffir ‘ankum seyyi-âtikum veyaġfir lekum(k) va(A)llâhu żû-lfadli-l’azîm(i)

Allah’a karşı takva sahibi olursanızاِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ 
Ey iman edenlerيَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا
Allah size bir furkan verirيَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا 
Takvanızı günahlarınıza kefaret ederek örter ve sizi affeder.وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ
Allah büyük lütuf sahibidirوَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ


6. Takva, dertlerden kurtulmaya ve beklenmedik yerden rızka mazhar olmaya sebeptir. 
Talak Suresi, 65/2.ayeti.

وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ
vemen yetteki(A)llâhe yec’al lehu meḣracâ(n)
Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah, ona bir çıkış yolu yaratır.

Kim Allah için takva sahibi olursa,وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ 
Allah onun için bir çıkış yolu yaratır.يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا 



7. Talak, 65/3.ayeti, bu faziletlere işaret eder.

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ
Ve yerzukhu min hayśu lâ yahtesib(u)(c)
Meâli: Ve ummadığı yerden onu rızıklandırır.

8. Takva, işlerde kolaylığa sebeptir. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun işlerini kolaylaştırır. 
Talak Suresi, 65/4.ayeti, bu fazilete işaret eder.


وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا
vemen yetteki(A)llâhe yec’al lehu min emrihi yusrâ(n)
Meâli: Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun işlerini kolaylaştırır. 
Cennete giden yollarını kolaylaştırız.


9. Takva, büyük ecirlere kavuşmaya vesiledir. 
Talak Suresi, 65/5) ayeti, bu fazilete işaret eder.


وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَهُٓ اَجْرًا
vemen yetteki(A)llâhe yukeffir ‘anhu seyyi-âtihi ve yu’zim lehu ecrâ(n)
Meâli: Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun kötülüklerini örter ecrini arttırır.

Kim Allah için takvalı sahibi olursa,وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ 
Allah onun kötülüklerini örter,يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ 


Furkan Suresi 70.ayeti kerimede


اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

İllâ men tâbe ve âmene ve’amile ‘amelen sâlihan feulâ-ike yubeddilu(A)llâhu seyyi-âtihim hasenât(in)(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Meâli: Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. 
Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Bu ayette de Allah kulun takvasını günahlarına kefaret eyler.

(ve yapanlar)وَعَمِلَ(ve iman edenler)وَاٰمَنَ(tevbe eden)تَابَ(kimseler)مَنْ(dışında)اِلَّا
(Allah)اللّٰهُ(değiştirecektir)يُبَدِّلُ(işte)فَاُو۬لٰٓئِكَ(faydalı)صَالِحًا
(ve Allah) وَكَان اللّٰهُ(iyiliklere)حَسَنَاتٍۜ(onların kötülüklerini)سَيِّـَٔاتِهِمْ
(çok esirgeyendir)رَح۪يمًا(çok bağışlayandır)غَفُورًا

وَيُعْظِمْ لَهُأَجْرًا Ecrini arttırır. (Ecrin azîm: Allâh-u Teâlâ'nın cenneti, rahmeti ve senin muvaffakiyetindir.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا:Ancak dünyada, samimi bir tevbe ile tevbe eden ve iyi amel işleyen hariç فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ İşte onlara Yüce Allah ahirette ikram edecek, kötülüklerin yerine iyilekler verecektir.
Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Ben, en son Cennete girecek Cennet ehlini ve en son Cehennemden çıkacak Cehennem ehlini bilirim. Kıyamet günü kişi getirilir ve denilir ki: "Buna, küçük günahlarını gösterin; büyük günahlarını göstermeyin, önünden kaldırın." Bunun üzerine küçük günahları kendisine gösterilerek şöyle denilir: "Sen, falan, falan gün bu günahları işlemiştin" Kişi, "evet" der, inkar edemez. Büyük günahlarından dolayı da korkar. Ona denilir ki: "Senin her kötülüğün yerine sana bir iyilik verildi. Bunun üzerine kişi: "Ey Rabbim, burada göremediğim daha bazı şeyler de yapmıştım, der. Bu hadisi rivayet eden ravi der ki: Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.), azı dişleri görünecek derecede güldü.[Müslim, İman, 314.]
وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا Allah'ın bağışlaması çok, merhameti engindir.

BİR UYARI 
Kurtubi şöyle der: Yüce Allah, "Rahman'ın kullarını on bir hasletle niteledi. Bunlar, o kulların taşıdıkları güzel sıfatlarla, onların uzak kurduğu kötü sıfatlardır. Sıfatlar şunlardır: Alçak gönüllülük, yumuşak huyluluk, gece namazı kılma, Allah korkusu, israf ve cimrilik yapmama, şirkten uzak olma, zinadan ve adam öldürmeden uzak durma, tevbe, yalan söylemeden uzak durma, öğüt kabul etme ve Allah'a yakarma. Bundan sonra Yüce Allah onlara verilecek değerli mükafatları açıkladı ki o da Cennet makamlarının en yükseği ve en üstününü elde etmektir. Dünya evlerinin en yükseğine ğurfe denildiği gibi, Cennet makamlarının en yükseğine de ğurfe denir.


10. Takva, amellerin kabulüne sebeptir. Allah ancak muttakilerden kabul eder. 
Maide Suresi 5/27. ayeti, bu fazilete işaret eder.


قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
kâle innemâ yetekabbelu(A)llâhu mine-lmuttekîn(e)
Meâli: Allah ancak muttakilerden kabul eder.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ  "Andolsun seni öldüreceğim" dedi. Habil: Niçin diye sordu. Kabil: "Çünkü senin kurbanın kabul edildi, benim ki kabul edilmedi" dedi. Bunun üzerine Habil şöyle dedi: "Bunda benim günahım ne?
قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ  Allah ancak Rabbin'den korkanların ve niyeti samimi olanların kurbanını kabul eder". 
Beyzavi şöyle der: Kabil, Habil' in kurbanının kabul edilmesini aşırı derecede kıskandığı için onu ölümle tehdit etti. Habil ona cevap olarak: "Başına bunun gelmesine, takvayı terk etmek sûretiyle sen kendin sebep oldun. Yoksa bunlar senin başına benim yüzümden gelmedi" dedi. Bu, taatın, ancak Allah'tan korkan mü'min bir kuldan kabul edileceğini göstermektedir.[Beyzavi, S.149]


11. Takva, kurtuluşa sebeptir. Allah’tan takva edin, umulur ki felaha kavuşursunuz.
Al-i İmran Suresi 3/130.ayeti, bu fazilete işaret eder.


وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
vettekû(A)llâhe le’allekum tuflihûn(e)
Meâli: Allah’tan takva edin, umulur ki felaha kavuşursunuz.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

وَاتَّقُوا اللّٰهَ Allah'ın yasakladığını terk ederek O'nun azabından korununuz ki, 
لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ Kurtuluşa erenlerden olasınız.


12. Takva, müjdeye nail olmaya sebeptir. Onlar ki iman etmişler ve takva sahipleridir. 
Yunus suresi 10/63.ayeti kerime


اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَۜ
Elleżîne âmenû vekânû yettekûn(e)
Meâli: Onlar ki iman etmişler ve takva sahipleridir.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَۜ:Onlar Allah ve Rasulüne inananlardır. Onlar Rabblerinin emirlerine sarılmak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle O'ndan korkarlar. Allah'ın dostu, takva sahibi olan mü'mindir. Hadiste şöyle buyurulmuştur: 
"Allah'ın öyle kulları vardır ki, onlar ne peygamberdir, ne şehit. Ancak onların Allah katındaki makamlarından dolayı, kıyamet günü, peygamberler ve şehitler onlara imrenirler." 
Ashab: "Ya Rasulallah! Onlar kimlerdir? Ne amel işlemişlerdir? Bize bildir de biz de onları sevelim" dediler. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 
"Onlar aralarında bir akrabalık bulunmamasına ve birbirlerine verecek malları olmamasına rağmen Allah için birbirlerini seven topluluktur. Allah'a yemin ederim ki, onların yüzleri nurdur. Onlar nurdan tahtlar üzerindedir. İnsanlar korktuğu zaman onlar korkmazlar ve insanlar üzüldüğü zaman onlar üzülmezler". 
Sonra Rasulullah (s.a.v.) اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚYunus suresi 10/62.ayetini okudu.[Taberi, 11/132]

13. Dünya hayatında ve ahirette takva sahipleri için müjdeler vardır. 
Yunus Suresi 10/64) ayeti, bu fazilete işaret eder.


لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ
Lehumu-lbuşrâ fî-lhayâti-ddunyâ vefî-l-âḣira(ti)(c)
Meâli: Dünya hayatında ve ahirette takva sahipleri için müjdeler vardır. 
(Dünyada sadık rüyalar, keşifler, kerametler Allah dostlarının elinden meydana getirir. 
Ahirette de onlar için müjdeler vardır.)


AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ:Hem dünyada hem de ahirette onları sevindirecek şeyler vardır. Çünkü melekler ölüm anında onlara Allah'ın rızasını ve rahmetini [Bazı tefsircilere göre, dünyadaki müjde mü'minin göreceği veya ona gösterilen "doğru rüya"dır. Bu husus, Hakim'in rivayet ettiği bir hadiste bildirilmiştir. Taberi, müıdenin doğru rüya ve ölüm anında meleklerin müjdesi ile gerçekleşeceği görüşünü tercih eder.] ahirette ise Cennet nimetini ve büyük kazancı müjdelerler. Nitekim bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyurmuştur: (Fussilet Suresi 30.ayeti kerime)
اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Meali şerifi "Şüphesiz Rabbimiz Allah' tır, deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara, "korkmayın, üzülmeyin, size vadedilen Cennetle sevinin!" derler.
لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۜ (Meali şerifi) Allah'ın vaadi değişmez. 
ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۜİşte bu öyle bir kazançtır ki, ondan daha öteye bir kazanç yoktur. Bu, eşi ve benzeri olmayan bir gayeyi elde etmektir.[yunus suresi 10/64]


14. Takva, cennette hususi bir makama sahip olmaya sebeptir. Şüphesiz muttakiler için Rablerinin indinde Naim cennetleri vardır. 
Kalem Suresi 68/34.ayet-i kerimesi bu fazilete işaret eder.

اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ

İnne lilmuttekîne ‘inde rabbihim cennâti-nna’îm(i)
Meâli: Şüphesiz muttakiler için Rablerinin indinde Naim cennetleri vardır.


AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ:Takva sahipleri için ahirette bağlar ve bahçeler vardır. Orada halis ve saf nimetten başka bir şey yoktur. Dünyada olduğu gibi o nimetin tadını kaçırıp bulandıracak herhangi bir şey yoktur.



15. Takva, cehennemden kurtuluşa sebeptir. Sonra biz takva sahiplerini kurtarırız. 
Meryem Suresi, 19/72.ayet-i kerimesi bu fazilete işaret eder.

ثُمَّ نُنَجِّي الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِم۪ينَ ف۪يهَا جِثِيًّا
Śumme nuneccî-lleżîne-ttekav veneżeru-zzâlimîne fîhâ ciśiyyâ(n)
Meâli: Sonra biz takva sahiplerini kurtarırız.

TAKVA İLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLER


Efendimiz bir hadisinde takvayı şöyle anlatır:
Riyazus Salihin, 71 Nolu Hadis
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

: عَنْ أبي سَعيدٍ الْخُدْرِيِّ رضي اللَّه عنه عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « إنَّ الدُّنْيا حُلْوَةٌ خضِرَةٌ ، وإنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا . فينْظُر كَيْفَ تَعْمَلُونَ . فَاتَّقوا الدُّنْيَا واتَّقُوا النِّسَاءِ. فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنةِ بَنِي إسْرَائيلَ كَانَتْ في النسَاء » رواه مسلم.

“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğulların da ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır.”[Müslim, Zikir 99. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 26; İbni Mâce,Fiten 19]

عَنْ أبي سَعيدٍ الْخُدْرِيِّ رضي اللَّه عنه Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre

عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالNebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إنَّ الدُّنْيا حُلْوَةٌ Dünya tatlıdır.

خضِرَةٌ Göz kamaştırıcı ve çekicidir.

وإنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا Allah onu sizin kullanmanıza verecek,

فينْظُر كَيْفَ تَعْمَلُونَ Nasıl davranacağınıza bakacaktır.

فَاتَّقوا الدُّنْيَا Dünyaya aldanmaktan sakının.

واتَّقُوا النِّسَاءِ Kadınlara kapılmaktan korunun.

فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنةِ بَنِي إسْرَائيلَ كَانَتْ في النسَاء 

Çünkü İsrailoğulların da ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır.

Başka bir hadiste efendimiz en şerefli insan takvalı olandır der ve şöyle izah eder.

Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Peygamber Efendimiz’e:

“–Ey Allah’ın Resûlü! İnsanların en keremlisi (hayırlısı, şereflisi ve değerlisi) kimdir?” diye soruldu. 
Resûlullah:

“–
اكرم النا س اتقاهم En çok takvâ sahibi olanlarıdır” buyurdu.[Buhârî, Enbiyâ, 8, 14, 19; Menâkıb, 1; Tefsîr, 12/2; Müslim, Fedâil, 168]

Efendimiz veda hutbesinde bize takvayı şöyle emreder,

عنْ أبي أُمَامَةَ صُدَيَّ بْنِ عَجْلانَ الْباهِلِيِّ رضي اللَّهُ عنه قال: سَمِعْتُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَخْطُبُ في حَجَّةِ الْودَاع فَقَالَ : « اتَّقُوا اللَّه ، وصَلُّوا خَمْسكُمْ ، وصُومُوا شَهْرَكمْ ، وأَدُّوا زكَاةَ أَمْوَالِكُمْ ، وَأَطِيعُوا أُمَرَاءَكُمْ ، تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ 

Ebû Ümâme Sudayy İbni Aclân el-Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Vedâ hutbesi’nde şöyle buyururken dinledim demiştir:

"Allah’tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinizeitaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz.” [Tirmizî, Cum’a 80]

عنْ أبي أُمَامَةَ صُدَيَّ بْنِ عَجْلانَ الْباهِلِيِّ رضي اللَّهُ عنه قال:Ebû Ümâme Sudayy İbni Aclân el-Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,

 سَمِعْتُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَخْطُبُ في حَجَّةِ الْودَاع فَقَالَ :  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Vedâ hutbesi’nde şöyle buyururken dinledim demiştir:

اتَّقُوا اللَّه Allah’tan korkunuz.

وصَلُّوا خَمْسكُمْBeş vakit namazınızı kılınız.

وصُومُوا شَهْرَكمْRamazan orucunuzu tutunuz.

وأَدُّوا زكَاةَ أَمْوَالِكُمْMallarınızın zekâtını veriniz.

وَأَطِيعُوا أُمَرَاءَكُمْ Yöneticilerinizeitaat ediniz!

تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ (Bu takdirde doğruca)Rabbinizin cennetine girersiniz.”


Bir hadiste efendimiz takvayı bir sınıra benzetiyor ve şöyle vasfediyor:

«إنَ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اِسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ، أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى، أَلاَ وَإِنَّ حِمَى اللّٰهِ مَحَارِمُهُ، أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُهُ، أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ».



Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.

Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır.

Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir.

Dikkat edin! Cesette bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalbdir.”


[Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; İbni Mâce, Fiten 14]

إنَ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ “Helâl olan şeyler belli,
وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ haram olan şeyler bellidir.
وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌBu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.
لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ İnsanların çoğu o şüphelileri bilmezler.
فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ Şüpheli konulardan sakınanlar,
اِسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وعِرْضِهِ dinini ve ırzını korumuş olur. (Mesela mahallede düğün var oradan geçerken gözün harama bulaşabilir. Diğer taraftan dolaşırsan şüpheli yerden uzaklaşmış olursun.)
وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise
وَقَعَ فِي الْحَرَامِ Harama düşer.
كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki,
أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًىDikkat edin! Her melikin (padişahın) girilmesi yasak bir sınırı vardır.
أَلاَ وَإِنَّ حِمَى اللّٰهِ مَحَارِمُهُ Dikkat edin, Allâh-u Teâlâ'nın da sınırları haram kıldığı şeylerdir.
أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً Dikkat edin! Cesette bir et parçası vardır.
إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُEğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur.
وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُهُEğer o bozulursa, bütün vücut bozulur.
أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ Dikkat edin! O et parçası kalptir.
**

Hz. Ömer, bir gün Übey bin Kâ’b Hazretlerine takvânın ne olduğunu sormuştu. Übey (r.a.) da ona:


“–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” diye sordu. Hz. Ömer:

“–Evet, yürüdüm” karşılığını verince bu sefer Übey (r.a.):

“–Peki, ne yaptın?” diye sordu. Hz. Ömer:

“–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim” cevabını verdi. Bunun üzerine Übey bin Kâ’b (r.a.):
“–İşte takvâ budur” dedi. [İbni Kesîr, Tefsîr, I, 42]


Degerli kardeşlerim : “Allahu Teala takvalı olan kişiyi sever. Sevap verir, takvalı olan kişi Allah Teala’nın haram ettiği içkiden, kumardan, zinadan, yalandan, faiz yemekten, haksız yere başkasının malını yemekten, iftira etmek, haram bakışlardan ve diğer fuhşiyatlardan uzak durur.
**

“Takvalı kişi Allahu Teala’nın emrettiği namazı, orucu, haccı, zekatı, kelime-i şahadeti yerine getirir ve Salih amellerle meşgul olur."

“Peygamberimiz (S.a.v.) şöyle buyurdu: "İnsanların en kıymetlisi ve faziletlisi takvalı olanlardır. Allah Teala’nın yüce emirlerini yerine getiren yasak ettiği haramları terk eden kişi faziletli insandır."

Cenab-ı Hak bizleri takva sahibi kılsın ve bu faziletlere nail eylesin. Âmin!
SEYDA ŞEYH AHMED EL KÂDİRİ


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder